Serçe…


Ezanla uyanıyorum.Hemen pencereye dönüyorum. Aman Allah’ım nasıl yağıyor. Üç senedir ilk kar ve bir afet. Dışarısı beyaz ötesi. Bir aydınlık sarı bir ışık sanki gece lambası yakmışız gibi. Karın son günü galiba 80cm ölçülüyor sahilde. Kuşlarda, köpeklerde, kedilerde bir panik. Diğerlerini bilmiyorum. Manzara harika ötesi.

Akşam cam kenarına kuşlar yesin diye mısır unu koymuştum. Bir serçe gece boyunca geldi gitti yedi. Gece bu küçük kuşların yemlenme için gezdiğini ilk defa görüyorum.

Hemen o pencereye koştum acaba yine oradamı diye. Evet orada tüylerini kabartmış başını kanadına gömmüş uyuyor. Acaba uyuyormu dondumu merak ediyorum. Önce onun yanındaki balkona çıkıp sigarayı yakıyorum.

Biraz sonra ona tekrar bakıyorum gürültümden uyandımı diye ama yine uyuyor. O kadar sevimliki gözü ondan almak mümkün değil. Üzerine dolu taneleri vuruyorda o hala uyuyor. Aşağıda baykuş  geziyor onu görse saniyede yutacak o ise rızgının başında oh ne ala.

Acaba diyorum kendimce ıslak mermerde ayağı donarmı. Şunu yakalayayım diyorum ve usulca pencereyi açıyorum elimi uzatıp onu kaçamayacak şekilde yakalıyorum.

Kaçmak için çabalıyor ama nafile. Sapasağlam ve sıcacık. Ama kalbi deli gibi atıyor. Kalp krizinden gidecek ufaklık. Biraz seviyorum ve tekrar dışarı usulca bırakıyorum. Uçuyor ve karşıdaki ağaçlara konuyor sonra tekrar hareketleniyor gözden kayboluyor. Kuşların geneli pek üşümez derler demek ki doğru. Yalnız soğuktan ziyade açlıktan ölürlermiş.

Bir müddet sonra aynı pencereye geliyorum gün doğmuş ve pencerede başka misafirler. Hemen fotoğraflıyorum onları.

Biraz da onları izliyorum. Merakta ediyorum.

O da aralarında mı hiç bilemiyorum. Ama korkusu geçince açlık baskısıyla kesin gelir. Bütün canlılar tekrarlanan davranışlar sergilerler.

Bu bana da küçük bir anı olarak kalıyor…

Yorum bırakın